Serdar Turgut , 15.12.2007
Türbanı siyasi simge olarak görenlerden duyarlılık ve düşünceli davranmalarını artık beklemiyoruz ama tarihi sorumluluk yüklenmiş olan bir bilim adamından bunu beklemek de bizim hakkımız
Üniversitelerde başörtüsünün serbest olması yıllardır savunduğumuz ve üniversite asistanlık dönemimizde fiilen olması için mücadele ettiğimiz bir haktır.
Şimdi ‘türbanı siyasi simge’ olarak görenler tarafından atanan yeni YÖK Başkanı aynı ilkeyi savunuyor diye aksi fikri destekleyecek değiliz.
Ancak yeni YÖK Başkanı’nın göreve gelir gelmez ilk demecinde başörtüsü serbestliğini ortaya atması da şık bir davranış olmamıştır.
Türban toplumumuzda hassas bir konudur ve yıllardır birçok yanlışa, acıya yol açmıştır. Bu yüzden çözüm yoluna girilmişken herkesin biraz duyarlı ve düşünceli davranması gerekiyor.
Türbanı siyasi simge olarak görenlerden duyarlılık ve düşünceli davranmalarını artık beklemiyoruz ama tarihi sorumluluk yüklenmiş olan bir bilim adamından bunu beklemek de bizim hakkımız.
Acele etmeden, işin bireysel özgürlük ve haklar boyutu ön plana çıkarılıp, fazla abartılı gösterilere gitmeden çözülmesi gerekiyor.
Türban meselesinin toplumda bir yara olmaktan çıkarılması için en uygun yer üniversitelerdir.
Biz yıllardır türban meselesinin çözümünde hizmet alanlar ile verenler ayrımının yapılması ve düşünce özgürlüğü boyutunu öne çıkardık.
Üniversite öğrencileri kendi hayatları için rasyonel seçim yapmak imkanına sahiptir. Dolayısıyla bu meseleyi ilk veya orta öğretim okullarında değil yüksek okulda tartışmak yerindedir. Ayrıca üniversiteler düşünce ve tercih özgürlüğünün tartışıldığı, öğrenildiği yer olmalıdır. Bu bakımdan örtünmek isteyen üniversite öğrencisinin rahatça örtünmesi gerekiyor. Yıllardır bu konuda yasaklar getirmek, kurulu düzenin yaptığı en büyük yanlışlardan olmuştur.
Bu, belki de türban meselesinin toplumda bu kadar büyümesinin temel nedenidir.
YÖK bir yanlıştan dönme yoluna girmişken, türbana siyasi anlamlar yükleyenlerin zafer çığlıklarından kaçınıp biraz sakinleşmelerine gerçekten ihtiyaç vardır.
Türbana karşıtlığı kendi varoluş nedeni haline getirmiş olanların da aynı şekilde sakinleşmeleri iyi olacak.
Yasakçı zihniyet hakkında hiç düşünme gereği duymadan hâlâ daha yasakları savunmaya kalkışmak bizce bir tür entelektüel intihardır.
Ancak bu gelişmeler nedeniyle YÖK içinde de bir paniğin başladığını görmekte yarar var. Eski düzenin çökmeye başladığını, yeni düzenin geldiğini gören rektörler, bilim adamları ‘hiç olmazsa kendi kalelerimizi koruyalım’ düşüncesine itilmişlerdir.
Bu tür sistemli düzen çöküşlerinde kale koruması neredeyse imkansızdır. Bunu görmek gerekiyor.
Bir de kaleler yanlışlarla savunulamaz. Aslında üniversitelerde bazı çevrelerde yaşanmaya başlanan panik toplumun başka düzeylerinde de vardır.
İktidarın ilk döneminde toparlanıp kendi kalelerini oluşturan AKP Hükümeti ikinci dönemi başlar başlamaz harekete geçmiş, geriye kalan bütün karşı kaleleri birden ele geçirmek için saldırıdaymış görüntüsü vermektedir. İktidar hedefe kilitlenmiş görünümdedir. Hedefin ne olduğu ise bazı kesimlerde ciddi bir korku yaratmaktadır. YÖK’te de olan bitenler bunun bir yansımasıdır.
Bu arada YÖK için 5 bin yeni personel yolunun açılması da bazı kesimlerin korkularını besleyen türde bir adımdır.
İktidara yakın çevrelerde ‘kaybedilmiş yılları bir an önce telafi edelim kilitlendiğimiz hedefe bir an önce varalım’ der gibi bir acilcilik gözlemlenmektedir.
Halbuki biraz daha ince ve rafine davransalar arzu ettikleri değişim belki o zaman toplumsal uzlaşı ile gerçekleşecektir.
Çünkü üniversitede başörtüsü yasağını fanatikler dışında pek savunan da kalmamıştır.
Serdar TURGUT
15.12.2007
No comments:
Post a Comment