Monday, December 10, 2007

Faşizmin Kalesinde Yeni Dönem

http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazino=623533

Mümtazer Türköne , Zaman , 11 Aralık 2007, Salı


MÜMTAZ'ER TÜRKÖNE

m.turkone@zaman.com.tr Yorumlar

YÖK'te yeni dönem



Yeni isimler, yeni başlangıçlardır. İçten içe çürümüş, miadı dolmuş kurumlarda isimler kendiliğinden ön plana çıkar. YÖK'ün çağ dışı bir kurum olduğu konusunda hemen herkes hemfikir.

YÖK'ün başına gelen yeni isim, bu çağ dışı kurumun değişmesi, dönüşmesi, dünyaya ve kendi toplumuna ayak uydurabilmesi için bir fırsat. Yerleşmiş, oturmuş ve işini hakkıyla yapan kurumlarda isimler önemsiz hale gelir. Çürümüş kurumların başındaki kişiler ise yönettikleri örgütü sırtlarına alıp başka bir yere taşımak zorundadır. Bu yüzden Profesör Yusuf Ziya Özcan'ı, zorlu ve yorucu bir görev bekliyor. Yeni YÖK Başkanı'nın en büyük avantajı, temsil ettiği kurumun itibarının yerlerde gezinmesi. Dibe vuran bir kurumun savunulacak bir tarafı kalmadığı için girişeceğiniz reformlara karşı ciddi bir direnç ortaya çıkmaz. Yeni Başkan, bir sosyal bilimci. Türkiye'nin ve dünyanın şartlarını kavrayacak ve karşılaştırabilecek durumda; ve çağa uyum sağlamak için rekabetçi bir vizyonu Türk üniversitelerinin önüne koyabilecek bir liderlik geliştirebilir. Yeni isimle yeşeren umutların önü açık.

Türkiye'nin üniversite düzeni gerçekten çağ dışı. Topluma öncülük etmesi gereken bu kurum, tersine topluma ayak bağı oluyor. Türkiye'nin ileri gitmesinin, çağdaşlaşmasının önündeki en büyük engellerden biri üniversiteler. Bu çağ dışılığın sebebi ise YÖK düzeni. Toplumun yetişmiş ve en parlak beyinleri bu YÖK düzeni içinde üniversitelerde atıl bir durumda tüketiliyor. Bilginin en pahalı üretim bileşeni olduğu dünyada Türk üniversitelerinin ekonomi ile bir bağı neredeyse yok. Üniversitelerin verdiği eğitim, piyasanın ihtiyaçlarına cevap vermiyor. Büyük şirketler, iyi okullardan mezun olanları sırf zekalarını kanıtladıkları için bünyelerine alıyor ve uzun süreli bir eğitimden geçiriyor. Dünya üniversiteleri arasında ilk 500 arasına girecek bir üniversitemiz yok. Ama tek tek akademisyenlerimiz, bilim adamlarımız göz dolduruyor.

Üniversite kapısı önünde bekleyen yüz binlerce genç de YÖK düzeninin kurbanı. Meslek liselerinden üniversiteye geçişin önü kapalı olduğu için gençler düz liselere yöneliyor. Bu sefer de sistem talebi karşılayamadığı için vasıfsız gençleri, istihdamın dışında bırakıyor. Piyasa ise bu düzenden kalifiye eleman ihtiyacını karşılayamıyor. Hâlbuki bugünkü sistemin tersyüz edilmesi ve gençlerin küçük ölçekli müteşebbisler olarak üretime katılması lazım. Üniversite mezunlarının % 80'den fazlası, eğitim aldıkları alanın dışında çalışıyorlar. Bire bir uzmanlığını devam ettiren % 20'nin içinde ise doktorlar ve öğretmenler ağırlıklı bir yer işgal ediyor.

Üniversite düzenimizin dünyanın her yerinde geçerli olan rekabete açık ve demokratik bir hüviyete kavuşması lâzım. Bunun için üniversitelerin farklı modelleri benimseyebilmesi, ekonomiye ve topluma açık hale gelmesi gerekiyor. Sorunumuz ideolojik bir sorun değil; teknik bir sorun. Karşımıza engel olarak çıkan ise ideolojik önyargılar. Aslında ideolojik önyargılar da, yerleşik çıkar ilişkilerini gizlemek ve sürdürmek için kullanılıyor.

Üniversitelere rejimin bekçiliği görevi verildi. Keyfîliğin ve kişisel çıkarların egemen olduğu YÖK düzeninde, eline gücü geçirenler "rejim bekçiliği"nin arkasına sığınarak saltanat sürüyorlar. En çok soruşturma geçiren, en çok yolsuzluk dosyası olan üniversiteler, rejim müdafaasında en ön safta kılıç sallayanlar. Bilimsel düşüncenin su gibi ekmek gibi ihtiyaç duyduğu özgürlüğün yerine despotizm egemen oluyor. Bu sefer rejimin kendisi bu keyfîliğe payanda olduğu için itibar kaybediyor.

Üniversitelerimizin sorunu ideolojik değil. Üniversite, adı üzerinde evrensel olan bilginin üretildiği ve aktarıldığı yerler. Bu yüzden üniversiteye ideolojilerin değil, ideolojilerin de serbestçe eleştirilebileceği özgür kafaların egemen olması lâzım.

Bu vahim tablo karşısında cesaretle işe başlayan yeni YÖK başkanı Profesör Yusuf Ziya Özcan'a başarılar diliyorum. Yapacak çok işi var.


11 Aralık 2007, Salı

No comments: