Engin Ardic , Aksam , 19.12.2007
| |
Sizden rica etsem, bana küfür etmeyi ya da nefret kusmayı beş dakikalığına, hiç olmazsa şu yazının sonuna kadar bırakıp beni dinler misiniz?
Özellikle Aydın Doğan grubunda çalışan bazı sevgili meslekdaşlarım, değerli düşmanlarım...
Seçimden bu yana beş ay geçti, yenisine daha dört yıl var, niçin ortamı bu kadar geriyorsunuz?
Bu tutumunuz, toplumun pek de sağlam olmayan ruh sağlığına zararlı... Yazık değil mi?
Fazıl Say’ı bir bahane olarak kullandınız, çok ama çok abarttınız, bunu siz de biliyorsunuz, ben de, okuyucu da.
Gerginliği sürdürmekten, bu yaygaradan, bu kadar hırçın muhalefetten ne umuyorsunuz, seçime daha çok çok zaman olduğuna göre, dön dolaş gene darbe mi? Yapmıyorlar işte, hopursanız da bopursanız da yapmıyorlar.
İnönü’nün Menderes’e ellili yılların sonlarında uyguladığı vahşi muhalefet sizi nereye götürecek, yeni bir 27 Mayıs’a mı? Hayal kuruyorsunuz.
Eee peki ne yapacaksınız, kendiniz mi ayaklanacaksınız, kendin pişir kendin ye mantığıyla? Hani Fazıl’a “mücadele et” demiştiniz de...
Arkadaşlar... Bu adamlar seçim kazandılar geldiler, ve belli bir gündemleri, programları var, onu uygulayacaklar... Bu size niçin tuhaf geliyor? Ya ne yapacaklardı? Kendi ilkelerini mi çiğneyeceklerdi size hoş görünmek için? Arkalarında halkın yarısı var.
Adamları diktaya yönelmekle suçluyorsunuz ama onlara dikta çanağını 12 Eylül düzeniyle siz tuttunuz. Tıpkı, çok partili sisteme geçen ama demokrasiye geçmeyen Milli Şef’in yapmış olduğu hata gibi...
Peki, yarın Aydın Bey iktidarla olan “ticari meselelerini” çözse ve ortalık süt liman kesilse, ne tür bir “ofsaytta” kalacaksınız, başınıza neler gelecek, hiç düşündünüz mü? İsterseniz Emin Çölaşan’a sorunuz, size anlatsın.
Değerli arkadaşlar... “Kurtulmanızın” bir tek yolu vardır:
Baykallı ya da Baykalsız bir CHP’nin asla tek başına iktidara gelemeyeceğini, bir CHP-MHP koalisyonunun hem çok uzak ihtimal olduğunu, hem de çözeceğinden çok daha fazla sorun çıkaracağını önce bir görün ama... DYP’yi canlandırmak, ölüyü diriltmek falan gibi zavallılıkları da bırakın artık bir yana...
Yeni bir parti kurulacak, başka yol yok.
Bu partiye ister fiilen katılırsınız, ister dışarıdan destek verirsiniz, açıkça ya da gizli...
Bu partinin sol olacağını sanırsanız, Türkiye’nin yakın tarihinden hiçbir şey anlamadınız ve öğrenmediniz demektir.
Bu parti, laik ve liberal olacaktır, hani bir zamanlar ANAP’ın isteyip de olamadığı gibi.
Fakat halkın dini hislerine de saygılı.
Yani, yerli olmak zorundadır, on yıl öncesinin YDH kuruluşu gibi “alafranga” kokarsa havasını alır.
Partinin kurulması ve gelişmesi yetmez... Bu parti, Türkiye’yi AKP hükümetinden daha iyi yöneteceğine seçmeni ikna etmek zorundadır!
Desteklemezsem eşşoğlueşşeğim. Ama önce piyasaya çıksın da malı görelim.
Yalnız Türk seçmenini değil, bizi burnumuza hırızma takmış gibi güden emperyalistleri de ikna etmek zorundadır, bunu da unutmayınız. Aksi takdirde yokederler.
Gene de çok zor ama hiç olmazsa deneyebilirsiniz... Gene yenilirsiniz ama hiç olmazsa adam gibi yenilirsiniz, yalan yazarak, gerçek çarpıtarak değil... Çünkü iktidarda olan “OSMANLI REFLEKSİDİR” ve sizin göremediğiniz kadar güçlü ve köklüdür. Siz Türkiye’yi hiç, ama hiç anlamadınız. Üstelik zamanında başlatmadığınız sanayileşme ve şehirleşme, zamanında tasfiye etmediğiniz, korumakta direndiğiniz köylülük şimdi size “lumpen patlaması” olarak geri dönüyor ve bundan kurtuluşunuz yoktur.
Öbür türlü, geri kalan ömrünüz ya ağlamakla ya kızıp köpürmekle geçer.
Ya da Fazıl’a söyleyin, İsviçre’ye yerleştiği zaman sizi de aldırsın.
Teşekkür ederim. Evet, tamam, teneffüs bitti, benden nefret etmeye devam edebilirsiniz...
No comments:
Post a Comment