Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün yeni YÖK Başkanı’nı seçmesinin ardından bildik kampanya başladı.
Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan’ın hayatı didik didik ediliyor.
Bir akademisyen nelerle meşgulse onları yapmış Prof. Özcan.
Makaleler yazmış, kitaplar kaleme almış.
Kamuoyu araştırmaları yönetmiş.
Kabahatin büyüğüne bakın ki yolu Malezya’dan geçmiş.
Tabii yine bir akademisyen olarak.
Bunları bir kenara bırakalım. Bu yeni bir dönem.
YÖK’ün başında da yeni bir isim var.
İlkelerini ilan etti. ‘Yasakları kaldırmak ve bilimsel çalışmaların önünü açmak.’
Gül, Özcan’ı nasıl buldu?
BELKİ merak edilen şu. Acaba Yusuf Ziya Özcan ismi nasıl ortaya çıktı.
Çankaya Köşkü’ne yakın kaynaklardan bazı kulis bilgileri aktaralım.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, YÖK Başkanı konusunda uzun süredir bir çalışma yürütüyordu.
Önce çok sayıda görüş aldı cumhurbaşkanı. (Bu arada Cumhurbaşkanlığı Genel Sektereri’nin çok değerli bir akademisyen, Prof. Mustafa İsen olduğunu da unutmayalım.)
Rektörlerle görüşmeler yaptı. Akademisyenleri dinledi.
Bu görüş alışverişinin temelinde ‘YÖK Başkanı kim olmalı’ sorusundan çok, ‘Üniversitelerin temel sorunları ve bunların nasıl aşılacağı’ yeralıyordu.
Ardından bu sorunlara uygun bir profil oluşturuldu. İsimlerin gündeme alınması bunun ardından gerçekleşti.
Bu isimler bir ‘havuz’da toplandı.
En son adayların sayısı üç indirildi ve değerlendirmeler bu isimler üzerinde yoğunlaştı.
Birebir yapılan görüşmelerin sonunda Yusuf Ziya Özcan ismi üzerinde karar kılındı.
Yani önce sorunlar tanımlandı. Sonra isim tespit edildi. İlginç olan, Cumhurbaşkanı Gül’ün yeni YÖK Başkanı’nı bizzat tanımaması.
Kuvvetle muhtemel, Özcan’ın ılımlı kişiliğinin bu atamada önemli rolü var.
Erdoğan Teziç dönemi her bakımdan sıkıntılı geçti.
Üniversitelerin, rektörleri, öğretim üyeleri ve öğrencileriyle anlamsız pekçok tartışmanın ortasında olduğu bir dönem kapanıyor.
Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan’ın işi gerçekten çok zor. Ama işi daha zor olanlar var. Mesela üniversiteleri sorunlarıyla başbaşa bırakıp siyasete soyunan rektör ve yöneticiler. Bakalım onlar bu döneme nasıl ayak uyduracak?
Sağlam tecrübeyi unutmayalım
YÖK deyince akla gelen en önemli isimlerin başında Prof. Dr. Mehmet Sağlam geliyor. Çünkü o da hayli zor bir dönemde YÖK Başkanı olarak görev yapmıştı.
Biliyorsunuz Mehmet Sağlam, 22 Temmuz seçimlerinde yeniden aktif siyasete döndü. AK Parti K.Maraş milletvetkili ve TBMM Milli Eğitim Komisyonu Başkanı.
Kendisiyle bir süre önce yurtdışında beraberdik. Fırsatımız oldu. YÖK ve üniversiteler üzerinde sohbet ettik. Sistemi, arızalarını yakından biliyor.
YÖK, Rektörler Komitesi eliyle hemen her kritik gündem maddesine müdahil oldu. Cumhurbaşkanlığı seçimleri dahil her konuda görüş belirtti. Üstelik bunu son derece tehditkar bir uslupla ortaya koydu. Bu arada okullardaki yasaklar iyiden iyiye bir baskıya dönüştürüldü.
Oysa Mehmet Sağlam’ın dikkat çektiği çok önemli bir gerçek var. Rektörler Komitesi bir karar organı değil. Yasal bir zemini yok. Sadece ‘istişari’ amaçlı toplanabiliyor. Hele siyasete müdahale etmek gibi bir yetkisi asla yok. Mevcut yasada yürütme ve icra yetkisi Yükseköğretim Kurulu ve Üniversitelerarası Kurul’a ait.
Her akademisyen elbette siyasetle ilgili fikirlerini kişisel olarak ortaya koyabilir. Ancak Erdoğan Teziç döneminde YÖK kurumsal olarak siyaset üzerinde görüş beyan etti.
Daha YÖK Başkanı seçilir seçilmez kimi rektörler aynı tehditkar ifadelerle sahneye çıkarak güç gösterisine soyundular.
Aralarında bugün yaşanan sıkıntıların mimarı eski başkanlardan Kemal Gürüz de var. Yeni Başkan’ı ‘Malezya’ya gitmeye’ davet etmiş. ‘Haddini bilsin’ diye de tehdit etmiş.
Mehmet Sağlam, Kemal Gürüz’le bir polemiğe girmek istemiyor. Ama şunları söylemeden de geçemiyor:
‘Türkiye’de önemli bir kurumun başına getirilen birisi için konuşmak çok normal birşeydir. Fakat herşeyin bir terbiye sınırı vardır.’
Barzani ve değişim
MESUD Barzani yeniden sahneye çıktı. Dikkat çekici bir uslup değişikliğiyle. Daha ılımlı konuşuyor ve eski tehditkarlığını bir kenara bırakmış. Ortadan kaybolduğu dönemde neler oldu henüz tam olarak bilmiyoruz. Bu konuda spekülasyonlar devam ediyor. Ancak bölgeyi yakından tanıyan bir uzman ilginç bir not göndermiş bana.
‘ Asıl sormamız gereken, Mesut Barzani sonrası Kuzey Irak’ta dengelerin ne olacağı konusunda bir hazırlık sahibi olup olmadığımız. Galiba Barzani ailesinin Mesut Barzani’den ibaret olmadığını bilmiyoruz.’
Sakarya değil Konya
PEK çok Konyalı okurdan sitem geldi. Çünkü Çarşamba günkü köşede Prof. Dr. Sami Güçlü’yü Sakarya Milletvekili olarak yazmışız. Doğrusu Konya olacak, önce bunu düzeltelim. Mazeretimiz de hazır aslında. Çünkü Sami Güçlü, siyaset öncesinde uzun yıllar Sakarya’da öğretim görevlisi olarak bulundu.
14.12.2007 | | | |
No comments:
Post a Comment